Fal

Binlerce yıldır insanlar birbirlerini yediler.. Bir adım öte'yi görmek uğruna neler yapmadılar ki, ne şarlatanlara boyun eğdiler giz'den korkularından sebep.. Remil açtılar, yere kemikler saçtılar, yıldızları okudular, zar attılar, sayılar, renkler ve rüyâların esrarına sığındılar..

Ahkâm-ı Sekiz Ilduz deyu bir yıldız grubu buldular ki, işe başlamadan evvel konumlarına bakacaktılar eğer önünüzde ise eyvah vaz geçile yok ardınızda kalmış ise, kim tutar sizi haydi yallah.. Hiç bitmeyecek "bilmek" açlığımız ya da fal düşkünlüğümüz ve yine bitmeyecek açlığımızın sinsi zihinlerce sömürülmesi..

Aslında garipsememek lazım, varlık sorununu buşekilde çözmeye çalışmak insanın en eski alışkanlıklarından. Giz'i yarat önce ve sonra da çözülmesini bekle. Evrendeki tüm sırlar böyle çözüldü, teker teker yavaş ama derinden. Hepimiz bir gün anlayacağız tüm sırları, son günümüzde ve son nefesimizde göreceğiz ki, aslında boşuna üzmüşüz kendimizi ve boşuna görmeye çalışmışız perdenin arkasını, boşuna büyüklenmişiz ya da boşuna kırmışız kalpleri...

Rüyâlarımı belki de 30 yıldır anneme anlatırım hem o kadar iyi yorumlar ki, tartışmasız tek uzmandır gözümde. Şimdi bile açarım telefonu, ona sorarım. Bazen de sırf denemek için sanal rüyâlar yazarım, her seferinde de rahatlatıcı cümlelerini kurar ve derin bir nefes almamı sağlar..

trendeydim anne, yanımda babam ve dayım vardı. Askerler gördüm aşağıda yürüyen sonra oturduk bir şeyler içtik birlikte; sedyede üzeri örtülü birini taşıyordum sonra birden açtı örtüsünü baktım ki aslında yatan ben; gece evdeyim ama sanki bizim ev değil gibi, bir şeye hazırlanıyorum ama yüzümü bir türlü temizleyemiyorum, aynaya gidiyorum bir de bakıyorum ki, lekelerin hepsi de birer yıldız...

Annem her anlattığımı sabırla dinler bazen arada; karanlık mıydı, hıım konuşmadı mı, bizim ev miydi, sen kendini gördün mü, uzakta mıydı, yüksekte miydi yoksa, sesleri duydun mu peki? diye kendi sorularını sorar ve akıllara zarar uzman yorumuyla beni şaşkınlıklara sürükleyerek gider...

 "amaaan erdal ne biliyim, iyi görmüşün işte..."