Bir sürü harf yakalayarak; Aşk-ı Memnû'daki yaşlı adama hâlâ üzüldüğümü; Yanıyor mu Yeşil Köşkün Lambası'nın beni alt üst ettiğini; Senede Bir Gün'ün beni ne çok kızdırdığını; Sabahattin Ali'nin ardından hâlâ ağladığımı; Kuyucaklı Yusuf olmasam da onun gibi dik durmaya çalıştığımı; Benim Meskenim Dağlardır Dağlar'ın ne anlatmak istediğini gerçekten anladığımı; aslında bunların hiç birisinin gerçek acı olmadığını; acının kendim olduğunu anlatan bir ton kelime yazayım diyorum sonra vaz geçiyorum. . .
üzüntüm var ya,
şaşacaksın
buradan yol olduğunda
sana
...