Özgürlük

Çocukluğumun ilk yıllarında annem ve babamı pek hatırlayamamak gibi bir sorunum vardır. Neredeydiler acaba? Annem varsa gözümün önünde babam yoktur, babam varsa bu sefer de annem yoktur ama her ne hikmet ise anneannem muhakkak vardır... Tüm bunlardan çıkarabildiğim ise bir nedenle köye gönderilmem ve uzun süre kalmam gerektiğidir. Şimdi sorsam eminim annem yok diyecektir ama yaşanmış bir var vardır elimde...


Tütün yapardı bizimkiler, zehir yeşili olur tarlalar zor iştir de. Tek tek kırılır tütün yaprakları, üst üste öyle bir yerleştirilirler ki, sanırsınız dalında olmak için değil de öyle üst üste konmak için yaratılmıştır yapraklar. Sabaha doğru gidilir tütün kırmaya ki, yapraklar güneşe ışığı almadan diri iken kırılabilsinler. Ay ışığı her yeri aydınlatırken türkü söylenirdi gecenin bir vaktinde ovada.. Bebek gibi bakmak gerekir bu illetin bitkisine, bazen çıldırır insan boyuna ulaşır bazen de sevmez zamanı küçücük kalır. Zordur ama özgürlüktür de..


Köylünün tek işi de bu değildir tabiî ki, zamanı geldiğinde ekini de tarladan kaldırmak gerekir, bunun için de vakit gecedir. Şimdi her yerde biçerdöver olsa da, o zamanlar bir traktörün motoruna bağlanan patozla yapılırdı bu işler. Patoz döner, ekin balyaları patozun aç ağzından içeri bir yaba yardımı ile atılırdı. Patoz, işini bitirdiği ekin balyasından arta kalanları kocaman ağzından savurur, bunlar birikir saman olur, küçük bir cepten boşalan buğdaylar da sürekli değiştirilen çuvallara doldurulurdu. Zordu ama özgürlüktü de..


Yamaçtaki tarlada ben eşeğin sırtında uzanmış ot yemesini izlerken, dedem elinde orak ekin biçerdi. Bu iş ne kadar sürdü doğrusunu da allah bilirdi. Patoz yukarı çıkamayacağı için biçilen ekinlerin aşağıya düze indirilmesi gerekirdi. Dedemin çok sevdiği iki öküzün koşulu olduğu kağnı bu işi üstlenmişti. Yukarıda tepeleme doldurulan kağnı, yavaş ve dikkatli bir şekilde bazen de allaha sığınılarak kontrolden çıkmış halde aşağıya indirilirdi. İniş sırasında dedem ve dayılarım hep ön tarafta olduklarından ben kağnının arkasında yere yatıp tutunur, neredeyse tüm yolda göbeğimin üzerinde kayarak aşağıya inerdim. Yakalanma tehlikesinin başladığı anlarda da elimi bırakır hemen ayağa kalkardım. Benim inişim tam da erik ağaçlarının bulunduğu yerde son bulurdu ki, artık benim için erik ağacına çıkarak erik yenen ikinci perde başlamış olurdu. Boş kağnı ağaçların yanına geldiğinde hemen üzerine biner ve tekrar kayabilmek için hep birlikte yukarı doğru çıkışa geçerdim. Zordu ama özgürlüktü de..


Ekinlerin tümü indirildiğinde asıl karnaval başlamış olurdu. Traktör çalışır, uzun deri kayış patoza bağlanır ve tüm ova bu gürültülü müzik eşliğinde samanın dansını seyrederdi. Ekinlerin atılması, ay ışığında saman parçalarının havaya savrulması seyre değer görüntülerdi benim için. Buğday taneleri ile dolu çuvalların üzerine uzanıp, milyarlarca yıldızı izlemek, bir yandan da elimde delikli köy ekmeğini kemirmek en tatlı anlarımdandır hâlâ... Patoz son nağmelerini de tamamlamak üzereyken bir yandan da güneş yavaş yavaş yükselir. Artık samanların ve çuvalların eve gitme zamanı gelmiş demektir. Tüm çuvallar kağnıya yüklenir, toplanmış elmalar bir çuvalın üzerine yerleştirildikten sonra eve dönülür. Kağnı tekerleklerinden çıkan sesler ovada kilometrelerce uzaktan duyulur. O ağır ve keskin ses gecenin ne kadar yorucu geçtiğini, tozdan bembeyaz olunduğunu kendi dilinde haykırır dünyaya. Zordu ama özgürlüktü de..


Anneannem hep erken kalkardı zaten, kağnı ile eve yaklaştığımızda kapının önüne çıkmıştı. O kadar sert bakıyordu ki, bakışlarından korktuğumu dün gibi hatırlıyorum. Kağnı evin önüne geldi durdu, durdum, Bilâl dayım sırtındaki heybeyi anneannemin önüne gelince yere bıraktı ve şırrakk! Gece yorucu geçti ise ve yorgunluktan gözünüzün önünü bile göremiyorsanız annenizin suratınıza okkalı bir tokat yerleştirmesi hiçte hayra alamet değildir tabiki. Dayım şaşkın, anne niye vurdun diyebildi sadece. Bir yandan bana sarılan anneannem beni eve doğru çekerken, Ben size bu çocuğu orada bırakmayın, gece eve getirin demedim mi! Yorganı yıldız gördü sizin yüzünüzden! diye bağırmaya devam ediyordu. Zordu ama özgürlüktü de..