İyi, Güzel ve Net !

Misafir gelmesi şenlik zamanıydı hatta küçük bir karnaval olarak bile adlandırmak mümkündü. Minarede bile olsam bulurlar derdi babam, bunu söylerken kızgın mı yoksa memnun mu anlamak pek mümkün değildi doğrusu. Tüm gelenlerin içerisinde Kasap Hasan Amca'nın özel bir yeri vardı. Şimdi akrabalığın nereden kaynaklandığını çıkaramasam da, babamın ağabey diyerek sevdiği dünya tatlısı biriydi. Eşi Ayten teyze ile birlikte sabah erkenden gelirler, akşama kadar otururlardı. Babamla Hasan amcanın kağıt oynamasını seyretmek büyük bir keyifti doğrusu. Sürekli kahkaha atarlar, küfür ederler ki, sırf küfür etmek için bir araya geldikleri bile düşünülürdü. Onların bu belki gençlik günlerinden kalma alışkanlıkları evin kadınları için işkence gibi olsa da, küçükleri için Küfür Larousse'u okumak gibi keyifli bir şeydi. Onları birlikte en son hatırlayışım bir rakı masasındadır. Muhtemelen kümesteki tavuklardan birisi kesilmiş, güzel bir masa hazırlanmıştır. Rakı kadehe konur konmaz birer eksper edası ile konuşmaya başlamışlardı. Mustafa Rakı güzel, güzel abi rakı güzel, rakı güzelmiş Mustafa, güzel abi rakı, Mustafa rakı iyiymiş, iyi abi rakı iyi. Güzel ve iyinin dilimizde ne kadar varyasyonu varsa dökülmeye başlamıştı şimdi. Rakı şöyle Mustafa, Rakı böyle abi, Bu rakı var ya Mustafa, Abi gerçekten de... Alkol damarları genişletip, zihinleri açılınca mevzu neredeyse Kültigin Anıtına kadar inmişti ki, son anıtsal cümle Ayten teyze tarafından kuruldu. Tabi bunu düşünememiş olmak mı yoksa başka bir edebi kıskançlıktan mı bilinmez, bizimkiler bir daha ağızlarını açmamışlardı.

 eee yeter be, zıkkım için !