

Başı olsa da sonu olmayan cümleler biriktirmişim. Çoğu eksik ya da yarım kalmış olaylar, durumlar ve büyük bölümü de insanlar üstüne. Belki bir düzene girseler, bir araya geldiklerinde anlamlı bir metne dönüşebilirlermiş. O garip yığına bakarken ve tam da tanıdığım birinin ölüm tarihinde, Worringer’in Einfühlung’unda geçen bir cümle, artık yumuşamaya başladıklarını düşündüğüm beyin kıvrımlarıma çarpa çarpa dolanıyor: “Bir rengin daha açık ya da daha koyu tonunun, rengin kendisi olmaması.” Bir cümle nasıl bir belaya dönüşebilirdi ki temsil ettiğin değerin kendisi olamama hali, ben de karmaşık duyguların farklı bir temsilinden ibaret değil miyim şimdi? Gezegen tarihi 04 Kasım 2025’te, hem bir ölünün ardından hem de bir diğeri de ölmesin diye çırpınmanın yarattığı o sıkışmışlık hissiyle…